30 Ağustos 2009 Pazar

maç

çanakkale dardanel spor ve buca spor maçının tezahüratlarından hakeminin düdük seslerine kadar tüm gürültüsünü açık penceremden duyubiliyorum...
bu kadar ses geldiğine göre dardanel spor yeniyor olmalı...

27 Ağustos 2009 Perşembe

iyi oldu...

oldu işte...
onun içimden geçeni benim kelimelerimle söylemesi mutlu ediyor beni...
"tutkunu mu kaybettin?" dedi...
ben onu yatıştırırcasına, ama iyiyim eskisi kadar üzülmüyorum artık hem kendimi daha güçlü hissediyorum, dedim...
onun içinde iyi olduğunu söyledi... bazen sevmediğim bir insan tipine dönüşüyordum o tutkulu anlarımda, anlayışsız ve aşırı bencil oluyordum, ve çok üzülüyordum beklediğim gibi davranamadığında... ve beni üzdüğü için şiddetli biçimde onu suçluyordum... en ufak hatası kırıcı tartışmalara dönüşüyordu sayemde... onun için de iyi oldu artık onu pek yıpratmıycam ve aslında beni hiç isteyerek üzmedi...

iyi oldu...
çok fazla kaplamıştı benliğimi, kendime geldim sanki... ilişkimizin ilk başladığı günlerdeki gibi hissediyorum kendimi, ondan vazgeçebilecek kadar güçlü... ama yanımda olması beni daha güçlü yapıyor... nasıl kendimi bu kadar zayıflattım ki... o beni zaten böyle sevmişti, güçlü, mutlu ve umursız bir dönemimde girmişti hayatıma...

içinde hep uyandırmak istediğim o korku uyandı sonunda... beni kaybetme fikri...
çünkü ben içimde ona ait bir şeyleri kaybettim... o da farkında bu onu üzmek için ya da bana ilgi göstersin diye takındığım bir tavır değil...
"uzaklaşıyoruz" dedi dün gece konuşurken...
yakınlaşırız yakında dedim... korkusuna karşı iyimser ve yatıştırıcı davranıyorum...
yakında derken buluştuğumuzda mı? diye sorduğunda anladım korktuğunu...
bu yaz hiç iyi olmadı, dedi sonra kendi kendine...


böyle aldırmaz yaklaşabilmeyi ne çok istemiştim ilk ay... sonunda dönüştüm işte... ben uzaklaşmayı hiç istemedim, uzaklaşmadım da... hep paylaşmaya çalıştım, hem yapmak istediğim günümü özetlemek gibi sıkıcı bir şey değildi, gözüme çarpan bana ilginç gelen şeyleri paylaşmaya çalışıyordum... aramızdaki mesafeyi böyle yenebileceğimizi düşünüyordum açıkçası... son on gündür falan o paylaşma isteğimi de kaybettim...

içinde bulunduğum durumu şöyle niteliyorum...
bolca sevgi ve şefkat eşliğinde potansiyel bir aşk hali...


23 Ağustos 2009 Pazar

beni en saf seven erkek sendin heralde...

eski bir arkadaşımla konuştum bugün, mehmet... iki yıl geçmiş hiç farketmemişim...
askerdeymiş şimdi, eskişehir'de...

beni sevdiğini söylemişti bir keresinde... yanlış yaptın demiştim... bir kaç gün hiç konuşmamıştık... sonra o bozmuştu sessizliğimizi, benimle arkadaş kalabilir misin demiştim, olur demişti gülümseyerek...
yine de eskisi gibi olamamıştık... değer vermiştim ona, üzülmesin diye yavaşça uzaklaşmayı seçtim heralde...
arada sırada olmadık zamanlarda arardı, hiçbir şey olmamış gibi konuşurdum, arkadaşça...
beni en saf duygularla seven erkeğin o olduğunu düşünmüşümdür hep... temiz, içindekini dışa vuran bir çocuktu... oyunlarla kirletmeyecek kadar gerçek sevmişti beni...

işte bugün onunla konuştum... çok sevindi beni gördüğüne, gözleri parıldıyordu, gülme isteğini engelleyemiyordu...
zaten bana attığı mesajda "ösledim" yazıyordu... onun için bu kelimeyi yazmanın ne kadar zor olduğunu düşündüm okuyunca ilk, sonra ne de olsa asker alışmıştır bu kelimeyi kullanmaya diyerek kendimi avuttum...
hiç arayıp sormamamdan sitem etti bir süre... biraz eskilerden bahsettik... beni izin günlerinden birinde görmüş ama selam vermeye cesaret edememiş, gelseydin sevinirdim dedim... onu kırmamaya çalıştım, şu an asker olmasından kaylanaklanan garip bir şevkat duygusunun etkisi altındaydım...
arada onu hatırlayacağıma dair sözler verdikten sonra bitirdik konuşmayı...

sonra askerdeyken beni mi düşünüyor acaba diye düşündüm... madem bi sevgilin var bana niye ümit verdin demesini istemem... ama onunla konuşmazsamda değer verdiğim birini kaybederdim...
zaten uzun zamandır konuşmuyormuşsunuz dersiniz belki... ama benim arkadaşlık anlayışım böyle, aramasamda beni aradıklarında yanında olmak isterim sevdiğim insanların ve beni sevdiğini hissettiğim insanların...

eski blog arşivlerimi karıştırım... mehmet hakkında yazdığım yazıları buldum... eskiden daha bi içten yazıyormuşum...
...

20.09.07 22:16

en çok, arkadaş olmak istediğim erkekler sevgilim olmak istediğinde canım yanıyor galiba...
....

28.09.07

napıyorum ben... kafamda kask var, bariyerlere çarpmışım... biri yardım ediyor, geri çekiyor arabamı, "geniş al" diyor... gaza basıyorum, uzaklaşıyorum... yine çarpıyorum bariyerlere aynı yere... yine, yine, yine...
(...)
bu sefer kafamda kask yok... rüzgardan gözlerimi zor açıyorum, saçlarım bozulmuş hızdan... gölgeme çarpıyor gözüm, saçlarım uzun olsa daha güzel görünürdü diye geçiriyorum içimden... bir elimle önümdekinin montunun kenarından hafifçe tutmuşum, diğeriyle alt taraftaki demirleri tutuyorum sıkı sıkı... boş, karanlık caddelerden, ışıklı caddelere geliyorum... kırmızı ışık el sallıyor tüm tehlikesiyle... dar karanlık sokaklara giriyorum... "dur!" diyorum... mahallenin en dedikoducu kadının evinin önünde duruyor... kadına selam veriyorum, motordan inerken...eve geliyorum... annem ayağa kaldırmış ortalığı yarım saat geciktim diye... eksik doğrular söylüyorum ona... demirlere tutunduğum kolum ağrıyor...
....

09.10.07 / salı / 00:55

iyiki benden daha cesaretlisin... yoksa günlerdir kafamda sana söylemek için tasarladığım cümleleri hiç söyleyemeyecektim... gittikçe daha geç oluyordu...en az benim kadar sende düşünmüşsün, belliydi... bu kaçış senin de canını sıkmış olmalı...hep ters bi' cevap vermenden korktum oysa sen tam istediğim gibi yaklaştın bana... ama haksız değildim korkmakta... hiç yüzüme bakmıyordum, benim olduğum yere gelmiyordun, benle beraber bulunmak zorunda olduğun durumlarda ben yokmuşum gibi davranıyordun... sonunda bende senin gibi yapmaya başlamıştım...öyle ki ismimi senin sesinden duyunca şaşırdım...

"yeniden yüzüme bakıp gülümseyebilmen güzel..."

22 Ağustos 2009 Cumartesi

bi garibim...

yaz tatili sendromuna girdim... arkadaşlarımla buluştum, denize gittim, kitap okudum, televizyon izledim, bilgisayarla uğraştım... eee bu kadar her şeyi yaptım işte... yapcak bir şey kalmadı vakit öldürüyorum...
artık sorun çıkartasım bile yok... arkadaşlarım tatilden döndü ama onlarla buluşasım yok... sevgilimi bile özleyemiyorum artık, eskiden iki saatte bir arayasım gelirdi de kendimi tutardım, şimdi öyle ararsa konuşuyorum, tutkumu yitirdim sanki...
zaten ramazanın ağırlığıda çöktü üstüme, şimdi dışarı çıksam ben milletin önünde bir şey yiyip içemem de...
bir şey yapmalıyım amaaa ne!
eylül'ün 5'inde falan izmir'e gidicem, elimdeki tek plan bu...
tatil boyunca dört kitap bitirdim... ama tatilin başında başladığım "psikanalize giriş dersleri" adlı yaklaşık 500 sayfalık kitabı hala bitiremedim...
geçen haftasonu bozcaada'ya gittim... daha önce hiç gitmemiştim... güzeldi... bir şarap fabrikasını dolaştım... hatta bir plaj partisine katıldım...
haftaya da 2 günlüğüne bi lise arkadaşım gelicek bize kalmaya... her zaman yaptığımız şeyleri yapıcaz: delicesine yürüyüp kordon turu yapıcaz, sinemaya gidicez, han'a gidip oturucaz belki bir şeyler içicez... akşam içecek bir şeyler alıp eve gelicez, o yine gece geç saate kadar dayanamayıp uykuya dalıcak...
heralde bu hafta içinde kızlarla da buluşurum....
yeşil'e doğum günü hediyesi almak için dolaşmam lazım zaten...
okulların açılmasına bir ay kaldı...

8 Ağustos 2009 Cumartesi

zaten her zaman arkadaş olarak kendimi daha başarılı bulmuşumdur...


ben hiç orta okulda, lisede falan erkekleri tavlamaya çalışan kızlardan olmadım... hiç öyle bir ihtiyaç hissetmedim açıkçası, bir sevgilim olsun da falan filan...
bir tek hatırlıyorum hazırlığın yazında istemiştim çok, isteyince oluyor ama yine öyle kendi halimde takılmıştım... özel bir çaba sarfetmemiştim... açıkcası sevgilisiz yapamayan kızlardan hiç olmadım... hayatımın belirli zamanlarında var olup, kısa süre sonra gidiyorlardı...

en azından orta okulda erkeklere hiç o gözle bakamamı, çocukluğumdaki bütün arkadaşlarımın erkek oluşuna bağlıyorum... onları öyle önce hep arkadaş olarak gördüm, ve arkadaşlarımla hiç sevgili olmadım, sonraları başta hoşlanıp sonra arkadaş olduklarım oldu ama... hatırlıyorum orta okuldaki sıra arkadaşım erkeklerle çok konuştuğuma dair bir dedikodu çıkarmıştı, heralde o günden sonra daha az konuşmaya başladım, uzaklaştım... başkalarının benim hakkında ne düşündüğünü önemsediğim zamanlardı, şimdi de hiç önemsemiyor sayılmam ama umursamıyorum...
lisede çok samimi erkek arkadaşlarım olmadı o yüzden, gerçi yine pek bi eksiklik hissetmemiştim... onun yerine çok harbi kız arkadaşlarım vardı, yatılı okuduğum için 24 saatimi paylaştığım, kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenmiş, eğlenceli, duygulu, birazda sonrunlu kızlar...

aslında başka bir şeyi anlatmak için başlamıştım yazıya...
neyse...
üniversitede erkek arkadaşlarımla aramı iyi tutuyorum... özellikle saflığını kaybetmemiş olanlarını seçiyorum, seçiyorum değil aslında seviyorum... sevince, değer verince arkadaşlık zaten kendiliğinden oluşuyor...

...

6 Ağustos 2009 Perşembe

şunları düşündüm...

her yerde aradığım halde haplarımı bulamamıştım... annemin bulmuş olma ihtimali beni korkutmuştu, ecza dolabına bile bakmıştım... yoktu işte(onları hamile olabileceğim düşüncesine kafa yorduğum günlerden birinde yatağımdaki kitap yığınının altında bulacaktım)...
gideceğim gün sabahtan eczaneye gidip bir kutu daha aldım bu yüzden... hapı aldıktan 3 saat sonra %70 oranına etkisini göstermeye başladığını hatırlıyordum, ama garanti olması için regl döneminin sonunda başlamam gerekirdi... tehlikeli bir dönemde başladım, o gün içinde bir hap daha aldım...

aslında durumun nasıl olduğunu ona söylemeyi planlamıştım ama özlemin büyüsünü bozmak istemedim... birlikte 4 gün geçirdik... 4 günün sonunda hap almayı bıraktım... normalde bıraktıktan iki gün sonra regl olmam gerekirdi, olmadı...

düşüncesizlik ettiğimi düşündüm... tedbirli olmalıydım, söylemeliydim...
bir çocuğum olacak olsa büyük ihtimalle evlenirdik, ama onunla böyle bir sebep yüzünden evlenmek istemezdim... zorla gibi... hem evlensek bile millet 9 ay sonra işin neden bu kadar aceleye geldiğini anlardı, ben kaldırırdım heralde de... annemler çok takardı böyle şeyleri...
babama böyle bir şeyi tekrara yaşatamazdım bir de... zaten ailede bir tane evlilik dışı çocuk vardı ve yeterince sorun olmuştu... küçüktüm o zamanlar, anlamamıştım benden 2-3 yaş küşük o kızın neden babaannemle yaşadığını, sonra ipuçlarını birleştirip çözdüm olayı... küçük halamın kızıydı, halam başka biriyle evlenince adam istememişti sanırım...

hem geleceğim vardı bir de, bir çocuk her şeyi bozardı... okulu dondurmak zorunda kalırdım...
bazen de ya o hayalimdeki erkek çocuksa diye düşündüm... siyah dikik saçlı, çok soru soranlarından ukala bir çocuk... şakasına da olsa "çocuk yapsana" lafını en az 10 arkadaşımdan duymuşumdur... eğer bir çocuğum olursa çok tatlı olacağını düşünüyorlar... tatlı bi kızım çünkü, çekik gözlerim var, pek anaç sayılmam ama belki de bu yüzden merak ediyorlar bu kadar...

3,4,5 gün oldukça telaşlanmaya başladım... kürtaj olurum diye düşündüm, bundan nasıl etkilenbileceğimi düşündüm biraz da... filmlerdeki gibi rüyalarıma girer mi diye düşündüm... sonra o filmlerin çocuk aldırmaya karşı birir caydırıcı olduğuna karar verdim...

lisedeyken bir yaz kordonda tanıştığım kısa dalgalı saçlı o kız geldi aklıma... ertesi yaz kucağında bir çocukla dolaşıyor görmüştük, olanları üstün körü anlatmıştı... hamile kalmıştı işte, o zamanki sevgilisinden çoktan ayrılmıştı, zaten bu sorumluluğu alamazdı o demişti, annesi vardı yanında, annesiyle her şeyine paylaşırdı o kız... elinde bebek arabası dimdik yürüyordu sokakta, her şeyi göze alarak, almış olarak... yaptığı cesaret vericiydi...

ama ben bencildim... kendimi seçmiştim... internetten araştırdım, sigara ve kahve çocuğun düşme şansını arttırıyormuş... eskiden kahveyi çok içerdim, şimdi günde bire azaltmıştım, sigaraysa pek içmememe rağmen(sadece yalnızken içerdim) ev de her zaman bulabileceğim bir şeydi... bir ay kahve ve sigara kullanımımı arttırırım, izmir'e gittiğimde de hem yeşil'le konuşur, hem de 'çocuk aldırma' hakkında daha kapsamlı bi araştırma yaparız diye düşündüm, parayı da bir şekile hallederdik... endişelenir ama sevinirdi heralde duruma, daha önce ona söylememiş olmama da kırılırdı biraz... kararımı sorgulardı, ama bana hak verirdi diye düşünüyorum...

içimdeki umudu koruyordum ama hep... bu kararları vermek zorunda kalmak istemiyordum... aklıma bi kitapta okuduğum, korktuğumuz şeyler başımıza gelir tipi sözler geliyordu, aptalca ama kötü düşünceleri "regl olduğumu düşünerek" beynimden uzak tutmaya çalışıyordum... bi de kitabı saçma bulduğumu söylemiştim herkese, bilinçaltıma işlemiş; tamam itiraf ediyorum çok da mantıksız gelmemişti aslında...

geçen gün araştırma yapıp bloguma o yazıyı yazınca biraz rahatlamış hissettim kendimi, paylaşmak iyidir...

şimdi iyiyim... planlarımı alt üst edecek bir şey taşımıyormuşum içimde...
ama yinede yararlı bir deneyim oldu benim için bu düşünceli evre...

4 Ağustos 2009 Salı

kötü

işe yaramamış olabilir mi...
hamile olabilir miyim...
yoksa gecikme sadece endişelendiğim için mi...
google'dan "bilinçli çocuk düşürme" diye arattım... aşırı sigara ve kahve...
içimde bir şey varsa en fazla on günlüktür...
korkuyorum işte... karar verme anından korkuyorum...
içten endişeliyim ama dıştan sakinim...
sadece bekliyorum...

1 Ağustos 2009 Cumartesi

boşvermek...

tülay... boşvermeyi bilmeyen bir kız...

belki de bu yüzden hayatındaki gerçek mutlulukların, çılgınlıkların sayısı az... sahip olduğu bu bir kaç mutluluğa da öylesine bağlı ki...

çalışmaya odaklı bir eğitim hayatı var... aslında bunu yenmeye çalışıyor, ama yeterince çalışmadığı aklına geldiğinde tüm neşesi kaçıyor, zevk alamıyor yaptığı şeyden... sıkıldığını söylüyor ama onu sıkan şeyin izlediğimiz film ya da konuştuğumuz konu olmadığını o da biliyor...

aslında dışarıdan gayet olgun gözüküyor, her şeyin üstesinden gelebilecek bir havası var... en azından sorunlarının bilincinde ama onları aşacak gücü yok... bu yüzden hep endişeli ve hep kafasında dolaşan gereksiz sorunlar var...

sürekli rahatlatılmaya ihtiyacı var...

hayatı planlamayı seviyor... hayatını 40 yaşına kadar planlamış durumda, ne istediğini biliyor... ama yine de eksik bir şeyler var...

kafasında dolaşan gereksiz sorunlar olmadığında gayet eğlenceli bir kız aslında...

zaman zaman cesur, ama zamanlaması kötü...

erkeklere karşı fazla ön yargılı, biraz feminist... güzel şeyler yaşamış, canı yanmış... yeniden başlamakta çok zorlanıyor, fazla önemsiyor yaşamış olduklarını, bekliyor... bekledikçe daha da büyütüyor gözünde yaşadıklarını...

şebnem ferah hayranı, onu gibi giyiniyor...

zaman zaman katlanılmaz bir kız...
biraz bencil...
ama eleştiriye açık...

boşvermeyi öğrenmeli... geçmişte yaşamayı bırakmalı... biri ona dersten kalmanın dünyanın en kötü şeyi olmadığını söylemeli... ve mutlu anlarına o kadar bağlı kalmamalı, yenilerini yaşamaya açık olmalı... ve planlamayı bırakmalı...

çünkü şu an istediği hayatın bu olmadığını düşünerek bunalıma girmiş durumda... gezmeye, dolaşmaya, eğlenmeye ihtiyacı var ama bunun için zamanı yok...