31 Aralık 2009 Perşembe

2010

huzurluyum...
2006 için de böyle düşünmüştüm, 2010 da en az onun kadar çılgın geçicek hissediyorum... yeni bir değişim ve olgunlaşma dönemine giricem...

yılbaşını planı olmayanlar olarak toplanıp bir arkadaşın evinde kutluycaz, böyle kendi kendimize bir plan yaratmış olduk... bizim çocuklar eğlencelidir bayaa...
evde oturup "çok güzel hareketler bunlar"ı izliycez, onlar da baya eğlenceli... yeterli kalabalığı toplarsak da bir yılbaşı paketi alıp keyfimize bakarız...
dışarı çıkınca noluyor ki sanki, vıcık vıcık insan... bu plan olmasaydı, tülay'la oturup yine aynı şeyleri yapacaktık, bi ara da dışarı çıkıp etrafı kolaçan ederdik belki...

herkese UMUT DOLU YILLAR! diliyorum...

29 Aralık 2009 Salı

göz kayması

bir şeyler anlatıyor bana...
konuşurken arada gözleri gözlerimden göğüslerime kayıyor... aklıma evrim psikolojisi konferansı geliyor(erkekler bir kadına bakarken gözleri en çok kalçayla göğüs arasında gidip geliyormuş, test edilmiş)...
sonra gözleri yine gözlerime dönüyor... tepki göstermiyorum, yaptığı ayıp ama utandırmayayım şimdi... saf bi çocuk aslında, iç güdüsel bir şey diyorum içimden...
tamam göğüslerim büyük sayılır ama basket oynuyoruz be güzelim, üstümde bol bi tişört var, ne çekiciliği kalıyor ki...
bi bana bi de mine'ye ayrı bi yakın, ilgili davranıyor... mine'yle iki ortak özelliğimiz var: fiziksel olarak benziyoruz, aynı bölümde okuyoruz... hangisini daha çekici buluyor acaba :)

28 Aralık 2009 Pazartesi

elini göğsüne koyup, burda hala sen varsın dedi bana... son günlerde iyice kırolaşmıştı zaten...


çarşamba günü öğlen aradı beni... işim vardı konak'a gidecektim, gelmek istedi, ben de kırmadım...

bir sevgilisi olduğunu söyledi, beklerken... geçen hafta perşembe günü ayrılmıştık... ikinci ayrılışımızdı aslında, çok çaresiz görünce dayanamamıştım, seviyordum da hem, sadece umudum yoktu, sorunsuz bir ilişki yaşayamazdık artık, tahammülüm kalmamıştı ona... bir hafta mutlu mutlu geçirdik, sonra onun en ufak hatasında çekip gittim ben...
kızla pazar gecesi caner'le gittiği ingiliz dili ve edebiyatı bölümünün partisinde tanışmışlar... her zaman hoşlanabileceği kızlar karşısına çıkmıyormuş ve es geçmek istememiş... sarışın güzel bir kızmış, öyle dedi...
ben de takıldığım biri olduğunu söyledim... vardı da hani...
bir gece eve giderken karşılaştık... önceden tanışıyorduk, o gün merdivenlerden düşüp kolunu ezdiği için izinliydi... beraber onun çalıştığı yere gittik, bir şeyler içtik... iş arkadaşları bir tabağa bir sürü kırılmış sigara koyup servis yapma gibi şakalar yaptılar... oraya müsteri olarak gelip bir şeyler içtiği ilk kız benmişim... inanmazdım da arkadaşlarının bakışlarından çok belliydi öyle olduğu... öyledir büyük ihtimalle... ordan kalkıp onların evinin yakınlarındaki bir parka gidip oturduk... onun sevgiye ihtiyacı vardı sanki, benim de güzel sözlere... sarıldık, öpüştük ve sigara içtik... bu gece böyle bitmesin diye çok yalvardı... ufak köpek yavruları gibiydi bakışları, yine de gidip kendi yatağımda uyudum... o da benim kadar takılıyordu işte....
o günden sonra tekrar karşılaşmadım onunla, zaten telefonu da yok... belki bir gün çalıştığı yere ziyarete giderim... hiç bir şey hatırlamıyormuş gibi yapar, sonra da şaka yaptığımı söyler eğlenirim :)
yeşil takıldığım kişinin kim olduğunu söylemem için çok ısrar etti ama söylemedim. yeni bir sevgilisi olabilir ama hala bana karşı hisleri var, beni utandıracak sahiplenici şeyler yapabilir...

yeni bir kız arkadaşı olduğunu öğrenince biraz kıskandım, birazda üzüldüm başta... ama sonra kendimi teskin ettim... bunu kaldırabilirdim, onun tekrar sevgilim olmasını istemiyordum ki... ben ondan vazgeçmiştim zaten, ne diye, ne için, onu kızdan ayırıp hayatını alt üst edecektim ki...

23 Aralık 2009 Çarşamba

sen beni terkettin!...

mutluluğunu bir kadının ellerine verir bir erkek...
ve ağlar...

ayrıldık biz...
herkesin onlar barışır düşüncelerine rağmen...

biz birbirimizi mutsuz ediyorduk artık, fazla zorluyorduk ilişkimizi... o kopmaz sandıkları bağımız çok incelmişti, ben de bırakıverdim... yeşil şaşırdı ipin diğer ucunu yerde görünce... üzüldü, çok üzüldü... ama toparlanmazdı artık, ben kendimi onunla toparlayamazdım... o da bıraktı sonra...

sevgimiz kalsın istedik geriye bizi bizden iyi kim tanıyordu ki şu güzelim şehirde...
daha fazla zorlamadan, çok kötü bir şey yaşamadan, bağımız inelmiş de olsa henüz kopmamışken biz olmaktan vazgeçtik...

2 Aralık 2009 Çarşamba

ego

Ego; id, süperego ve dış gerçekliğe hem boyun eğmek hem de onları kontrol etmek zorundadır. Uzlaşarak varlığını sürdürür.

Bu nedenle id tarafından harekete geçirilen, süperego tarafından sınırlandırılan, gerçeklik tarafından bozguna uğratılan ego, içinde ve üzerinde çalışan güçler ve etkiler arasında uyum sağlama ekonomik görevine hakim olmaya çabalar; ve biz, neden bu kadar sıklıkla ağlamamıza engel olamadığımızı anlayabiliriz: "Hayat kolay değil!"