31 Aralık 2008 Çarşamba

her şeye yeniden başlamak

hani ben sürekli blog değiştiriyorum ya...
aslında gerçek hayatta da sürekli faklı şehirlerde yeni hayatlar kuruyorum kendime... her hayatım farklı bir yanımı doyuruyor...

kitap okuyordum biraz önce... bir yerde takıldım...
"Bir an büyük bir coşkuya kapıldım. Belki de tam o anda her şeye yeniden başlamak gerekiyordu. Ama beni gerçeğe döndüren de, o "her şeye yeniden başlamak" deyimi oldu. Benim için artık çok geçti."
ranzadan aşağıya indim ve bilgisayarın başına oturdum...

bir gün benim için de geç olacak diye düşündüm... yeni hayatlar kuramayacak kadar yorgun olucam... umudumu yitiricem, gülümsemeyi bırakıcam ve intihar edicem...
zaten kendim için kurduğum planlarda erken ölmek var hep, doyasıya yaşayıp 50lerimde ölmek... doyasıya yaşamak... heralde bu yüzden bir yıldır tanıştığım arkadaşlarıma dostum diyebilecek kadar güveniyorum... ya da iki aydır birlikte olmamıza rağmen, 6-7 aydır tanışıyormuşuz gibi hissediyor sevgilim...
insan, bir gün öleceğini unutan bir canlı olmasaydı, hayat daha renkli olurdu...
belki de bu yüzden tüm başlangıçlarıma bir son koyma ihtiyacı duyuyorumdur... belirsiz bir son...
aslında yaptığım "günü yaşamak" falan da değil... yavaş yavaş, doya doya yaşıyorum... erken ölmeye falan da çalışmıyorum, sigara içmiyorum mesela ama denemedim diyemem... aslında her şeyden biraz tatmak niyetindeyim...
hani şehirler tükenir ya; her dışarı çıktığınızda en az 5 insana selam verirsiniz, hep aynı yerlere gider, aynı sokaklarda yürürsünüz... şehri tüketmişsinizdir, doymuşsunuzdur... işte öyle zamanlarda ortaya çıkıyor içimdeki "yeniden başlamak" arzusu...
ama tüm başlangıçlarım kısmi bir geçmiş taşır içinde, taşımasa da geçmiş ne yapar eder bulur yeni hayatımı... ve her başlangıcımda daha çok geçmiş sürüklüyorum peşimde...
belki yeniden başlamak istemeyeceğim günler de gelir, belki doyamayacağım şeyler çıkar karşıma... belki değişirim...

3 yorum:

Adsız dedi ki...

insanın bütün yanlarını doyuracak tek bir hayat keşfettim... bir zamanlar kendimi karşısına koyduğum, varlığını reddettiğim --ama acı bir şekilde reddedişimin bir bilgiye, ilime dayanmadığını öğrendiğim-- bir hayat...

sana o hayatı tavsiye edebilirim... ama "o hayat" ın bana öğrettiği bir şey daha var ki, o da; tavsiye edişlerin yetmeyeceği ve her şeyin kısmete ve belli bir zamana ve plana bağlı olarak insana sunulduğu...

bazı şeyleri biz bile delice istesek olmuyor... isteğimizin üstünde yer alan daha yüce bir istek, "dur, isteyemezsin" diyor... "benim istediğimi yaşayacaksın... zamanı gelince ve daha uygun mekan ve kişilerle bir araya geldiğinde"

üstün ve harkulade bir plan... onu yaşayınca anlıyorsun ki, her şey senin seçimine bırakılmış olsaydı kendini ve hayatını mahvedecektin... meğerse ne kadar cepheden, profilden, yandan, arkadan bakışların tutsağı imişin... meğerse... oysaki sana "dur" diyen ve "kendi planını sana dayatan bakış", hayatı tüm tarafları ile kuşatıp her yönlü görüp değerlendiriyormuş... bunu anladığında kendini ona koşulsuz teslim etmen gerektiğini kavrıyorsun... ilk defa sorgusuz hareket etmek sana kazandırmaya başlıyor... nasıl kazandırmasın ki; o bakış gökleri ve yeri kuşatıyor...

bu öyle bir keşif ki.. öyle bir nefes ki... tüketemezsin onu, doyamazsın, kendi içinde hep bir dinamizm taşıdığından yeni başlangıçlara yönelmezsin; zaten kendisi bir mücadele ve sürekli yeni başlangıçlarla gizlidir, bitmeyen ve insanı soluksuz bir heyecana boğan bir macera, yolculuktur...

sevgiyle!

aaAUu! dedi ki...

haklısın tavsiyeyle yapabileceğim bir şey değil bu...
ve hayatımı belirli kalıplara göre dizayn etmek hiç bana göre değil, belki huzurludur... kendi yolunu çizmek zorunda olmamak elbette insanı rahatlatır...
bilmiyorum kolaya kaçmakmış gibi geliyor...

Adsız dedi ki...

"yolunu çizmemek" gibi bir durum yok ortada... aksine... hiçbir şeyde olmadığı kadar emek veriyorsun yürüdüğün yol için, yolunu çizmek için...

kolaya kaçmak mı?

ben hiç bu kadar zorlandığımı katırlamıyorum... kolay diye düşünenler yaşamayı bir denemeli... bir buçuk yıl olmasına rağmen hala tam olarak yerine oturmamışsa taşlar, bu iş o kadar da kolay olmasa gerek... ve biliyorum ki ben galip gelemeyeceğim bu yaşama; o bana galip gelecek ZİRA ben ondan daha üstün ve güçlü değilim...

kalıp konusuna gelince... bunu konuşmuştuk...

sevgiler!